Merhaba Açık Radyo dinleyicileri
İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz. Ben Atlas Sarrafoğlu. 17 yaşındayım. Dünyanın en büyük varoluşsal krizlerinden biri olan iklim krizinin ortasına doğdum. Bu yüzden 11 yaşından bu yana iklim aktivistliği yapıyorum. 12 yaşında İklim Kuşağı Konuşuyor programını yapmaya başladım. 5 senedir sürdürdüğüm programımı yine açıyorum.
Programın açılışında Roger Hallam’ın Wayland hapishanesinden yazdığı ve İngiliz The Morning Star'da yayınlanmış mektubunu paylaşmak istiyorum. Roger Hallam ile 2019 Ağustos ayında ben 11 yaşındayken Lozan’da katıldığım iklim aktivistleri kampında tanışmıştım. Hallam’dan sivil itaatsizlik eğitimi almıştım. Kendisi Yok Oluş İsyanı ve Just Stop Oil kurucularından. Ben de kendisine 2030 yılında kendisini nerede gördüğü ve planları ile ilgili bir soru sormuştum. Mektubundan sonra ses kaydını buradan paylaşmak da isterim.
“Yanılmışım. Şu anda Whole Truth Five yani Tamamen Gerçek Beşlisi olarak adlandırılan şeyin son duruşması başladığında, safça özgür kalacağımı, suçlu bulunmayacağımı düşünmüştüm. Suçum, insanların neden Just Stop Oil'in şiddet içermeyen sivil itaatsizlik kampanyasına katılmaları gerektiğine dair 20 dakikalık bir konuşmamdı. Ya da suçlu bulunursam hapis cezasının iki yıldan fazla olmayacağını düşünüyordum. Zaten dört ay hapis cezasına çarptırılmıştım ve ardından bir buçuk yıl sokağa çıkma yasağı kelepçesi nedeniyle evde kalmıştım, bu yüzden iki yıl hapis cezası çok da önemli olmazdı.
Üç hafta sonra, jüriyle konuşmak üzere defalarca mahkemeden mahkemeye, hücreden hücreye sürüklendikten sonra, hakimin "ilgisiz" bulduğu deliller nedeniyle beş yıl hapis cezasına çarptırıldım. Baskılama aşamalı bir süreç değildir; üzerinize sıçrar ve sizi hazırlıksız yakalar. Polonya'daki dayanışma liderlerini hatırlıyor musunuz? Polonya hükümeti ile görüşmelere davet edildiler, ancak toplantıya vardıklarında bir anda tutuklandılar ve yıllarca hapse atıldılar. Bunun senin başına geleceğini düşünmüyorsun ve sonra oluyor.
Just Stop Oil'in “sol” ile rahatsız edici bir ilişkisi var. Göz ardı edilebilir gibi bir iddia var ama Just Stop Oil bize geleceğin geçmiş gibi olmayacağını hatırlatıyor. Yaklaşık on yıl içinde ısınmanın 2 dereceyi geçmesi ve yüz milyonlarca insanı yoksulluğa ve göçe sürükleyecek aşırı hava olaylarıyla karşılaşmamız nedeniyle toplumlar parçalanacak. Bu, “Yüce bir Pislik” gösterisi olacak ve durmayacak. Hakemli binlerce makaleyle, fizikle pazarlık yapamazsınız. Just Stop Oil bize, Netflix'e havale edilen o uzak halk hafızasının şu anda aslında nasıl bir direniş olduğunu hatırlatıyor. Konuşma yaptığı için binlerce tutuklama, yüzlerce hapis ve 5 yıl hapis cezası.
Yakında sola ne olacağının habercisi. Troçki'nin dediği gibi "Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz ama savaş sizinle ilgileniyor". İşçi Partisi'nin neoliberal fantezisi olan parlak güneşli yeşil yeni düzen olmayacak. Bir kopuş olacak ve ardından hızla yoksulluğa ve açlığa doğru bir düşüş olacak. Yol boyunca egemen sınıf polisin kapınızı çalmasını sağlayacak ve sizi beş yıl hapse attıracak. Kapitalizm sadece refahımızı yok etmiyor, aynı zamanda varoluş araçlarımızı da yok ediyor. Sadece bir örnek vermek gerekirse: Atlantik Meridyonel Devrilme Sirkülasyonu. Bu, Britanya Adalarını ısıtan, kıyılarımızı hafifçe ısıtmak için ekvatordan ılık su sağlayan yeryüzü sistemidir ve 2050 yılından önce bir noktada, büyük olasılıkla 2030'ların ortalarında çökecek. Bu, Birleşik Krallık'taki sıcaklıkları 10 ila 30°C arasında düşürecek ve tarıma son verecek.
Bu İngiliz işçiler için ne anlama gelecek? Peki İngiliz çiftçiler için ne anlama gelecek? Avrupa için, Afrika ve Asya'daki yağmurlar için? Just Stop Oil, insanlık tarihindeki en büyük felakete dair alarmı yükselten bir yan gösteri değil.
Ne mi yapılması gerekiyor? İşçi Partisi dışındaki sol ile iklim direniş alanını birleştirmenin, kaynaşmanın zamanı geldi. Birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var ve milyonlarca insan inisiyatif ve liderlik için haykırıyor. Terbiye, şefkat ve hayatta kalma programı. Emisyonlardaki azalmayı ve toprak sisteminin onarımını finanse etmek için eşitsizlikte büyük bir azaltım. Daha azı olursa faşizm ve kitlesel ölümden başka bir şeyimiz kalmaz.
Beşlimizin cezalarını protesto etmek için 1.200 kişiyle birlikte halka açık bir mektubu imzalayan Sendika liderlerine teşekkür etmek istiyorum. Bu bir başlangıç olmalı. Bir dizi ortak toplantıya, ulusal bir turneye, meclislerle ve ikili iktidarla yeni bir siyasete ihtiyacımız var. “ diyor Roger Hallam.
Evet, Hallam’ın mektubundan sonra 2019 yılında kendisine 2030’la ilgil sorduğumda verdiği cevabın ses kaydını paylaşayım şimdi de, Hallam şöyle diyor;
“Kendimi 2030'da nasıl mı görüyorum? Dünyayı felaketten kurtarmak için çok meşgul olduğumu ve umarım dünyanın her yerinde kitlesel hareketler olduğunu ve saygılı sivil itaatsizlikte bulunarak dünyanın aklını başına getirmesini sağlamayı umuyorum. Benim planım bu!”
Roger Hallam’a buradan sevgimizi gönderelim.
Güzel şeyler de oluyor!
Geçtiğimiz hafta Güney Kore Anayasa Mahkemesi önemli bir anayasaya aykırılık kararı verdi. İklim kanununun, gelecek nesillerin anayasal haklarını korumadığını karara bağladı. Mahkeme, 2031-2049 dönemi için bağlayıcı sera gazı azaltma hedefleri olmamasının, hükümetin anayasasında yer alan bir hak olan gelecek nesillerin korunmasını garanti edemeyeceği anlamına geldiğine karar verdi. Mahkeme, kanunu düzeltmesi için Meclis’e Şubat 2026’ya kadar süre verdi. 2030 %40 azaltma hedefini uygun buldu.
Oybirliğiyle alınan karar, küresel okul iklim grevi hareketinin Kore segmentine öncülük eden İklim İçin Gençlik ekibinden genç aktivistler tarafından başlatılan dört yıllık hukuk mücadelesinin sona erdiğini gösteriyor. Davacılar, davalarında hükümetin emisyon azaltma hedeflerinin çok zayıf olduğunu ve vatandaşların, özellikle de gelecek nesillerin temel anayasal haklarını ihlal ettiğini iddia etti.
Güney Kore’ye karşı Woodpecker ve arkadaşları adı altındaki dava, başvuru sırasında 20 haftalık bir fetüs olan ve şu anda yürümeye başlayan bir çocuk olan baş davacı Woodpecker’ın isminden almış.
Perşembe günkü karar Asya için türünün ilk örneği diyebiliriz. Uzmanlar, Japonya, Tayvan ve Filipinler'de benzer davaların devam etmesi nedeniyle bu dönüm noktası niteliğindeki kararın bölge için önemli bir emsal teşkil ettiğini söylüyor. Bizim de İklim İçin Gençlik Türkiye olarak açtığımız davaya benzer bir dava olması ve kazanmış olmalarına çok sevindim ben de.
Bu hafta gördüğüm güzel haberlerden biri de hükümetlerin, yaygın tepkiler sonrasında gelecek ay kabul edilmesi planlanan yeni Birleşmiş Milletler Paktı taslağına fosil yakıtlardan çıkışa dair taahhüdü yeniden yerleştirmiş olması….
Bu geri dönüş, 80’e yakın Nobel ödüllü ve dünya liderinin, bu yılki BM Genel Kurulu sırasında New York’ta gerçekleşecek Gelecek Zirvesi’nin müzakere metninin önceki versiyonunda fosil yakıtlara yapılan tüm referansların silinmesine yönelik eleştirileri sonrası geldi.
BM, yüksek düzeyli bu etkinliği, iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma ve barış gibi konularda küresel eylemi canlandırmak için “nesilde bir kez yaşanabilecek bir fırsat” olarak nitelendiriyor. Üye devletlerin, çok taraflı iş birliğini güçlendirmek için bir taslak olarak görülen “iddialı, kısa ve eylem odaklı” bir pakt üzerinde anlaşmaları bekleniyor.
Perşembe günü yayımlanan son taslakta, dünya liderleri “bilimle uyumlu olarak 2050’ye kadar net sıfıra ulaşmak için enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve hakkaniyetli bir şekilde geçiş yapma” kararı aldı.
Dil, geçen yıl Dubai‘de yapılan COP28 iklim konferansında varılan tarihi anlaşmayı yakından yansıtıyor, ancak taslakta “bu kritik on yılda eylemi hızlandırma” çağrısı yer almıyor.
Fosil Yakıtları Yayılmayı Önleme Anlaşması Girişimi’nin icra direktörü Alex Rafalowicz’e göre yeni Gelecek Paktı taslağı “COP28 taahhüdünü pekiştiriyor”:
“Eğer bu dil kalırsa, geri dönüşün mümkün olmadığını açıkça görüyoruz. Bu bir ilk adım, ancak yalnızca beyanlar yeterli olmaz. Bu sonucun üzerine hemen, kararlı eylemler ve somut planlarla inşa etmeliyiz.”
BM Genel Sekreteri António Guterres, ilk olarak 2021’de Gelecek Zirvesi’ni önermiş ve önümüzdeki on yıllarda küresel işbirliği vizyonunu ortaya koymuştu. Bu zirve, 22-23 Eylül tarihlerinde hükümetleri, BM ajanslarını, sivil toplum kuruluşlarını, akademik kurumları ve özel sektörü bir araya getirecek.
Hükümetler, zirvenin eş koordinatörleri olarak Almanya ve Namibya‘nın liderliğinde neredeyse bir yıldır paktın metni üzerinde müzakere yürütüyor.
Geçen ocak ayında, üye devletlerin ilk girdileri ve sivil toplum, akademi ve özel sektörden alınan önerilere dayanarak bir “sıfır taslak” yayımlanmıştı. Bu taslak, ülkelerin “enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan geçişi hızlandırmaları” gerektiğine dair bir referans içeriyordu. Ancak, temmuz ortasında yayınlanan ikinci taslaktan fosil yakıtlara yapılan atıf çıkarıldı. Bu durum, iklim eylem liderlerinden sert tepkilere yol açtı. Nobel Ödülü sahipleri – Bangladeş’in yeni geçici lideri Muhammad Yunus ve eski İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Robinson da dahil olmak üzere pek çok lider, hükümetlere yazdıkları bir mektupta, fosil yakıtlara dair herhangi bir ibarenin bulunmaması karşısında “ciddi endişe” duyduklarını ifade etti. Çoğu Nobel ödülü alan liderler, bu yakıtları “dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri” olarak nitelendirdi.
Kömür, petrol ve gazın yakılması, küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının ana kaynağı. Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefi doğrultusunda ısınmayı sınırlamak için, fosil yakıtların kullanımında 2050 yılına kadar önemli bir düşüş gerekiyor. Fosil yakıtlardan uzaklaşmanın yanı sıra, son Gelecek Paktı taslağı, COP28 anlaşmasının izinden giderek yenilenebilir enerji ve “diğer sıfır ve düşük emisyon teknolojilerinin” geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması çağrısında da bulunuyor.
Gelecek Zirvesi metni bu teknolojileri nitelemese de, Dubai anlaşması nükleer enerji ile karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) gibi emisyon azaltma ve giderme teknolojilerine açıkça atıfta bulunuyor.
Yaklaşık 200 ülke tarafından kabul edilen COP28 anlaşması, fosil yakıt çağının sonunu işaret eden tarihi bir başarı olarak övülmüştü. Ancak iklim aktivistleri, ülkelerin vaatlerinden geri adım attıkları ve dünyayı kirli enerjiden kurtarma taahhüdünü zayıflatmaya çalıştıkları endişesini taşıyor.
Örneğin, Suudi Arabistan‘ın enerji bakanı Prens Abdulaziz bin Salman El Suud, geçen ocak ayında, fosil yakıtlardan geçişin, COP28 anlaşması tarafından sunulan “à la carte menüdeki” birçok “seçenekten” sadece biri olduğunu savunmuştu.
Oil Change International’ın küresel politika lideri Romain Ioualalen, Climate Home’a verdiği demeçte, COP28 kararını zayıflatmaya veya geri almaya yönelik herhangi bir girişimin “1,5°C hedefini gerçekleştirme şansını ortadan kaldıracak şekilde milyarlarca insanın hayatıyla kumar oynamak” olduğunu söyledi: “Fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılmasını masada tutmak ve uluslararası deklarasyonları bilimle uyumlu hale getirmek için sivil toplumun aklın sesi olmak zorunda kalmamalı.”
Özellikle benim en çok ilgimi çeken ve şaşırtan haber ise Engin Altan Düzyatan’ın bu yıl Azerbaycan‘ın Bakü kentinde gerçekleştirilecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP29) için Türkiye‘yi temsilen görevlendirilmesi oldu. Nasıl anlatsam... Birçok soru işareti belirdi kafamda, kendisinden cevaplarını duymak çok isterim.
Öncelikle sizinle haberi paylaşayım: 11-24 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek COP29’un mütevelli heyeti, çevre kirliliğini azaltmayı teşvik etmek için ihtiyaç duyulan temel mekanizmalardan biri olarak tanıttığı Uluslararası İklim Değişikliği Danışma Komitesi’ni kurmuştu.
21 üyesi bulunan komite, ülkelerin iklim faaliyetlerinin farklı yönleriyle ilgili konulara katkıda bulunabilecek ilgili önde gelen isimlerin, sorunun çözümüne katkı vermesi için oluşturulmuştu. Düzyatan, bu komitede Türkiye’yi temsilen görev yapacak. Oyuncu, geçen yıl Dubai‘de gerçekleştirilen COP28‘de de plastik atık ve mikroplastikle ilgili bir oturuma katılarak konuşma yapmıştı.
Komitede eski cumhurbaşkanları, çevre bakanları, bilim insanları olduğu gibi fosil yakıt devi ExxonMobile‘in Başkan Yardımcısı da bulunuyor. Bir de Türkiye’den oyuncu Engin Altan Düzyatan… Kendisini COP29’daki temsiliyetini ve iklim krizi hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için canlı yayına davet ettim, cevap bekliyorum.
Ayrıca son olarak da İklim İçin Gençlik ekibi Youth For Climate’dan bir küresel iklim grev tarihi açıklaması var. Fridays For Future uluslararası ekibi bu sonbaharda yapılması planlanan ve Mart 2019’dan bu yana her sene en az 2 tane yapılan küresel iklim grevinin tarihini 20 Eylül Cuma olarak açıkladı. COP29 öncesi kritik bir dönemde yapılacak iklim grevinin bu kez sloganı #NowForFuture yani gelecek için şimdi!